Duyurular

Gastroenteritler Hakkında

 

Son günlerde Ankara genelinde mevsim normallerinin üstünde seyreden ishal ve kusma vakaları ile karşılaşmaktayız. Okul açılmadan önce yemekhaneler denetlenerek konu ile ilgi bilgilendirme yapılmış ve gıda hazırlığı ile ilgili hijyenik kuralllar hatırlatılmıştır. Gıda ve suların rutin bakteriyel ve kimyasal analizleri de devam ettirilecektir. Gastroenterit vakaları ile ilgili bilgilendirme notumuz aşağıda yer almaktadır.


Tüm çalışan ve öğrencilerimizin sağlıklı bir dönem geçirmeleri temennimizdir.

SAĞLIK HİZMETLERİ MERKEZİ

Endemik Akut DİYARE – KUSMA

Özellikle uzun yaz tatili dönüşlerinden sonra, yüksek ateşin de eşlik ettiği diyare ve kusmayla karakterize akut bir hastalık tablosu yaygın olarak gözlenebilmektedir. Uzun Kurban bayramı veya deniz tatili ile diğer turistik gezilerden sonra et, süt, su ve diğer besin hijyeninin yetersizliği bu olguların daha sık olarak görülmesinin nedenidir. Alışık olmadığımız tarz ve sıklıkla beslenmek ve sıcak havalarda ikram masasında uzun süre açıkta bekleyen yiyecekleri tüketmek, karasinek maruziyeti gibi durumlar da bu hastalıklara yol açabilmektedir. Mikro-organizmalar ve toksinler havadan, sudan, sütten, hijyenik olmayan bir besin hazırlıyıcısının deri ve solunum yolundan veya uygun kesilmemiş (hayvan barsak içeriğiyle infekte edilmiş) bir etten kaynaklanıyor olabilir. Bunun dışında,tatil bölgelerinde açık büfe – herşey dahil programlarda sınırsız alkollü içkinin de bu kötü beslenmeye eklenmesi gastroenteritlere daha fazla yatkınlık sağlamaktadır.  Mayonez içeren besinlerle, süt ve sütlü tatlılar, saklanma koşullarına uyulmamış et ve kıyma, sakatat, taze olmayan deniz ürünleri ve balık bu hastalıklara en sık neden olan besinler arasında yer almaktadır. Özellikle turistik alt yapı yetersizliğinin çığ gibi arttığı sahil yörelerine seyahat  bu hastalıkların tatil dönüşlerinde ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Bu ön bilgiden sonra, tablolarla karşılaşıldığında gerek hastalar gerekse sağlık personeli tarafından ne gibi yanlışlıklar yapılabildiğine bakacak olursak;
1. Diyare ve kusmaların çok büyük bir çoğunluğu acil hastalık değildir ve acil servislerin bu tür hastalıklarla meşgul edilmesi gerçek acil hastalar için son derece zararlı olmaktadır. Yüksek ateş, şiddetli karın krampları ve yüksek ateşle seyreden , ciddi sıvı çığının (dehidratasyon) oluştuğu tablolar bunun dışındadır.
2. Hastalardan iyi bir beslenme ve seyahat anamnezi çoğu zaman eksikalınmakta;  hastanın son 48 saat yedikleri iyi sorgulanmamaktadır.
3. Ülkemizde gözlenen kusma ve diyarelerin büyük bir çoğunluğunda basit bir oral tedavi ile diyet yeterliyken, zaten çok yoğun olan acil servislere müracaat edilmesi sonucu gereksiz par-enteral tedavilerin ( serum uygulama) kullanılması yararsız olduğu gibi zaman zaman komplikasyonlar nedeniyle zararlı da olabilmektedir. Damar yoluyla sıvı/elektrolit tedavisinin çok ciddi bilimsel kuralları vardır: Öncelikle sıvı kaybının vücut ağılığının % 10’nundan daha fazla olması, hipotansiyonun çok ciddi olması, taşikardinin varlığı, ateşin çok yüksek olması ve ateşin oral ilaçlarla düşürülememesi gibi ön şartların mevcudiyeti, ayrıca intravenöz sıvının ve elektrolitin analiz yapılmadan verilmemesi , eksikliği duyulan elektrolitin belirlenmeden verilecek iv sıvının bazen o minarelin daha da yetersiz hale gelebileceğinin düşünülmesi olmazsa olmaz kriterlerdir.
4. Sık olarak hastalardan duyduğumuz; “ bir serum bile takmıyor musunuz?” ;  Ya da “bir antibiyotik bile vermediniz” şeklindedir. Hekimlerimiz ise hasta yoğunluğu nedeni ile bu ikilem karşısında hastayı eğitip ikna etmek yerine tartışmamak için ellerinde bulunan basit (serum fizyolojik), bazen de daha komplike (Ringer’s laktat-Isolyte vs)  sıvılarla intravenöz tedaviyi tercih ederek, basit bir yol ile (per-oral sıvı/elektrolit/diyet/) tedavi edilebilecek kusma ve diyareleri komplike hale getirebilmektedirler.
5. Bir diğer kaynak kaybı yine gereksiz (ve çoğu zaman akılsız) antibiyotik kullanımları sonucudur. Ülkemizdeki kusma ve diyarelerin çok büyük bir kısmı akut besin zehirlenmesidir. Yani herhangi bir anti-mikrobiyal tedavi kesinlikle gerekmez.
6. Bir diğer büyük hata ise,  kusma-diyare ve yüksek ateşle giden hastalıklarda non-steroid anti-inflamatuvar ilaçların (NSAID) bilinçsizce kullanımıdır. Sık olarak  ve genellikle acil servislerde  iv/im formda uygulanan bu ilaçlarla  hastanın ateşi o an için hızla düşürmekte (ki bazen hipotansiyona yol açarak hastayı çok daha tehlikeli bir duruma sokabilir), bu ilaçların diğer yan etkilerine bağlı olarak  komplikasyonları arttırmaktadır. Sıklıkla da hastalığın  seyri tamamen değişmektedir.Tercih edilecek ilaç paracetamol gurubu ateş düşürücü, ağrı kesiciler olmalıdır.

Peki Nasıl Bir Tedavi ?

Bu hastalıkların tedavisi genellikle çok basittir. Hatta çoğu zaman hiçbir ilaç kullanmamak en iyi tedavi biçimidir. Akut besin zehirlenmelerinde kusma ve dışkılama, gerçekte organizmanın bir savunma mekanizmasıdır. Alınan pro-forma toksinin gastrointestinal sistemden uzaklaşması bu yolladır. Kusmanın etkin (parenteral yolla) durdurulması sisteme giren toksinin daha da fazla hastalık yapmasına yol açacaktır. Eğer kusma çok şiddetli olur ise antiemetikler ağızdan (dil altı şeklinde) verilir.Yine aşırı kusma neticesinde mide asit konsantrasyonunun oral bir PPI (proton pompa inhibitörü) ile nötralizasyonu hasta konforunu arttıracaktır.

Diyet, olmazsa olmaz bir tedavi metodudur ama çoğu zaman çok yanlış uygulanmaktadır. Sebze ve meyvaların tümü (muz ve şeftali dahil) kesilmeli, patates, pirinç, yoğurt ağırlıklı beslenme esas alınmalı, kusmalar durduğunda da mutlaka bol per-oral sıvı ile dışkıyla kaybedilen sıvı yerine konulmalıdır. Ağızdan alınan sıvı ve elektrolitler organizmanın ihtiyacı kadar emilir, bir fazlalığa neden olmaz. Elektrolitli sıvılar (kola-soda-çay) da tercih edilebilir. Hasta baharat, tatlı, süt ve sütlü tatlılar, hamurlu tatlılar ve çok yağlı yiyeceklerden, pirinç hariç diğer tahıllardan, baklagillerden, salatalardan ve kuruyemişlerden bir hafta on gün kadar uzak tutulmalıdır. Hastaya diyetini yavaş yavaş açması önerilmelidir. 

Hijyenik gıda hazırlanması, el yıkama gibi kişisel hijyen önlemlerine dikkat edilmesi mutlaka uyulması gereken önleyici uygulamalardır.

Prof. Dr. Levent Doğancı
Bayındır Hastanesi, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

Son DüzenlenmeSalı, 10 Eylül 2019 11:55